ANADOLU’NUN EN ÜNLÜ YEDİ KİLİSESİNDEN BİRİ BURADA
Lykos Irmağı’nın güneyinde kurulmuş olan bu kentin adı antik kaynaklarda daha çok “Laodikeia ad Lykum (Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” olarak geçmektedir. Bu önemli kent Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de 'Ladik' diye anıldı. Kent M.Ö. 261-253 arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve şehre Antiokhos’un karısının adı Laodike'nin adı verilmiştir.
M.Ö. 130/129 yılında ise bölge tamamen Roma’ya bağlanmıştır. Her dönemde depremlerle yıkılan ve tekrar ayağa kaldırılan kent, İmparator Focas ( M.S. 602-610) Dönemi’nde meydana gelen büyük deprem sonrasında terk edilerek Salbakos’un (Babadağ) kuzey yamaçlarına Denizli-Kaleiçi ve Hisarköy’e taşınmıştır. Laodikeia’da yapılan kazı çalışmaları Erken Kalkolitik Dönem (Bakır Çağı) ‘den (M.Ö. 5500), M.S. 7.yy’a kadar kesintisiz yerleşimlerin varlığını ortaya koymuştur.
Romalı devlet adamı ve hatip Çiçero’nun, İ.Ö. 50 yılında buraya geldiği ve kentin bazı hukuki sorunları ile uğraşmak üzere bir süre burada kaldığı bilinmektedir. Yine bu tarihlerde Romalılar, Laodikeia’yı Kibyra (Horzum) Conventus’unun merkezi yapmışlardır. İmparator Caracalla zamanında bir seri kaliteli sikke basıldı, halkın da katkısıyla anıtsal yapılar inşa edildi. Laodikeia, Hıristiyanlık âlemi için çok önemlidir. Çünkü kent MS 4. yy’dan itibaren Hac Merkezi olma özelliğine sahip olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Anadolu’nun yedi ünlü kilisesinden biri olan Laodikeia Kilisesi Büyük Constantinus zamanında (MS 306-337), Hıristiyanlığın MS 313 yılında serbest bırakılmasıyla birlikte yapılmıştır.
Kentin en önemli gelir kaynağı yolların kavşak noktasında olması sebebiyle ticarettir. Bunun başında da tekstil ticareti gelir. Diğer taraftan mermer, hububat ve canlı hayvan ticareti de kente önemli gelirler sağlamıştır. Kent Hippodomik (ızgara) planlı olarak düzenlenmiş ve yaklaşık 5 km’lik bir alana yayılmaktadır.
Laodikeia’nın önemli ve günümüze kadar gelebilen yapıları içinde, Anadolu’nun en büyük stadyumu (285x70 m.), 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 Agorası, 5 Nympheumu, 2 Ana Giriş Kapısı, Meclis Binası, Tapınakları, kiliseleri ve anıtsal caddesi yer almaktadır. Kentin dört tarafı ise nekropol (mezarlık) alanı ile çevrilidir.
HAZIR GELMİŞKEN
Honaz Dağı çevresindeki “Honaz Dağı Milli Parkı” flora, fauna ve jeolojik açıdan zengin. Bu ormanlık park nadir endemik bitkileri ve 64 kuş türünü barındırıyor. Yamaç ve şelaleleri doğa yürüyüşlerinin yanı sıra, kamp yapmaya da uygun.